Apert Sendromu
Apert Sendromu, genetik bir bozukluktur ve kafatası-organ anormallikleri grubu altında sınıflandırılmaktadır. Apert sendromu, ebeveynler tarafından çocuğa aktarılabilir veya yeni bir oluşum olabilir. Yaklaşık olarak her 160.000 – 200.000 doğumda bir görülmektedir.
Apert Sendromu, kafatasında, yüzde, el ve ayak parmaklarında kusurlu gelişimlerle karakterize edilir. Kafatası normal biçimde gelişememiş, yüz basık ve çökük görünümde, el ve ayak parmakları birbirine kaynamış biçimdedir.
Normal bir çocukta kafatası bir çok parçadan oluşmakta ve her biri eşit biçimde gelişimini sağlayarak yetişkin kafatasına dönüşmektedir. Apert Sendromlu çocukta ise bunun tersine bu parçaların birbirine kaynama durumu ve gelişmemesi söz konusudur. Bu durum beynin büyümesi ile birlikte kafatası içinde artan basınca neden olmaktadır.
Erken müdahalede basıncı azaltmak için kafatası kemiklerini birbirinden ayırma operasyonu yapılmaktadır. Bu erken müdahalede çocuğa normal bir yüz görünümü vermek için kafatası şekillendirilmesi de yapılmaktadır.
El ve ayak parmaklarının bitişik oluşu ve kafatası problemleri Apert Sendromunu diğer benzer sendromlardan ayırmaktadır. Baş parmak bazen avuç içine kaynamış veya serbest olabilmektedir. Fonksiyonunu arttırmak için parmakları birbirinden ayırma operasyonu yapılmaktadır. Bazen 5 ayrı üniteye ayrılabilmekte veya ayrılamamaktadır. Bu şekil bozukluğunun derecesine bağlıdır.
İdeal olarak Apert Sendromunun tedavisi doğumdan itibaren çocuğun ihtiyaçları belirlenerek yapılır. Bütün disiplinlerin eşlik ettiği işbirlikçi bir çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır. Bu ekip plastik cerrahlar, konuşma terapistleri, psikologlar, ortodontist ve öğretmenlerden oluşabilir. Takımın amacı çocuğun sahip olduğu bozukluğu gidermenin en uygun çözümlerini bulmaktır.
Araştırmacılara göre, yaşlı babaların çocuklarının bu az görülen kemik hastalığıyla doğma riski yüksektir. Erkekler yaşlandıkça sperm hücrelerinin genetik yapısının bozulma riski artar. Böylece, babalar genetik bozuklukları çocuklarına iletilebilirler.
Bu sendromda kemik bozukluğu nedeniyle bebekler kafataslarında yapı bozukluklarıyla ya da el ve ayak parmakları birleşik olarak dünyaya gelirler. Bu hastalık İngiltere’de doğan 70 bin çocuktan birinde görülür.
FGFR2 adlı gendeki bozukluklar bu sendroma neden olur. Oxford Üniversitesi’nden araştırmacılar genlerdeki bozulmanın sık görülmediğini, fakat sperm üretiminde büyük etkileri olduğunu buldular. Sperm üreten hücreler yapan kök hücrede genetik değişiklikler olunca, çok hızlı bölünerek zamanla yumurtalıkta zarar görmüş genin kopyalarının çoğalmasına yol açtığı belirtilmektedir.
ÖZEL ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ,
Özel öğrenme güçlüğü olan bir çocuğun zekası normal ya da normalin üstünde olmasına rağmen, dinleme, düşünme, anlama, kendini ifade etme, okuma- yazma veya matematik becerilerinde yaşıtlarına ve zekasına oranla düşük başarı göstermesidir. Okuma Bozukluğu, Yazılı Anlatım Bozukluğu, Matematik Bozukluğu ve Başka Türlü Adlandırılamayan Öğrenme Bozukluğu alt gruplarını içerir.
Öğrenme güçlüğü gelişimsel bir sorundur. Öğrenme ve algılama sorunu çocuğun doğumu ile başlar. Eğitim süreci içinde edinilmez. Yaşam boyu süren bir bozukluktur. Dil gelişimi ve kullanımı, konuşma, okuma, yazma, matematik becerilerini etkileyen bir sorun olduğu için, bireyin eğitimini, mesleğini, sosyal ilişkilerini, günlük aktivitelerini, benlik saygısını etkiler.
Çocuğun zihinsel yeteneği olmasına rağmen, akademik açıdan gerilik göstermesi, öğrenme güçlüğünün en çarpıcı özelliğidir. Bir çok çocuk için öğrenme güçlükleri, okula başladıklarında ve akademik becerileri kazanmakta başarısız olduklarında göze çarpar. Çocuğun akademik problemlerinin belirgin hale geldiği yaş, onun entelektüel yeteneği, öğrenme güçlüğünün tipi ve akademik beklentilerine bağlı olarak değişmektedir.
Özgül öğrenme bozukluğu:
- Beyindeki bazı farklılıklar nedeniyle öğrenme süreçlerinden bir ya da birkaçında aksama olmasıyla ortaya çıkar.
- Her çocuğun iyi olduğu ya da zorlandığı alanlar vardır.
- Her çocuk kendine özgüdür.
- Görme işitme sorununa bağlı değildir.
- Zeka sorununa bağlı değildir.
Özgül öğrenme bozukluğu için kullanılmakta olan pek çok terim vardır.En sık kullanılanlar
1.Özel/özgül öğrenme güçlüğü/bozukluğu
2.Okuma, yazma, aritmetik güçlüğü
3.Disleksi (disleksi kavramı 19. yy’ dan beri bilinen bir kavramdır. Anlamı okuma güçlüğü’dür) .
BELİRTİLER
OKUL ÖNCESİ DÖNEM BELİRTİLERİ
- Dil gelişiminde gecikmeler ve Konuşma bozuklukları (konuşmayı öğrenmede güçlük, kelimeleri doğru telaffuz etmekte güçlük, kelime dağarcığının yavaş gelişmesi, hikaye anlatmaya ilgi duymamak)
- Zayıf algısal-bilişsel yetenekler
- Zayıf kavram gelişimi
- Yetersiz motor gelişim ( öz-bakım becerilerini öğrenmekte güçlük, düğme iliklemeyi öğrenememe, beceriksizlik (sakarlık), çizim veya kopyalamaya karşı isteksizlik
- Bellek ve dikkat problemleri (sayıları, alfabeyi,haftanın günlerini öğrenmede güçlük, rutin işlerde bellek zayıflığı, bir işi sürdürmekte güçlük)
İLKOKUL DÖNEMİ BELİRTİLERİ
Özel Öğrenme Güçlüğü, birçok çocuk için okula başladıklarında ve akademik becerileri kazanmakta başarısız olduklarında ortaya çıkar.Akademik başarı Okul başarısı yaşıtlarına ve zekasına oranla düşüktür. Başarı durumu değişkendir, bazı ders/alanlarda başarısı normal/normal üstü iken, bazı ders/alanlarda düşüktür.
Okuma Becerisi
- Okuma hız ve nitelik açısından yaşıtlarından geridir,
- Harf-ses uyumu gelişmemiştir, bazı harflerin seslerini öğrenemez,
- Harfin şekli ile sesini birleştiremez,
- Kelimeleri hecelerken ya da harflerine ayırırken zorlanır,
- Sınıf düzeyinde bir parçayı okuduğunda anlamakta zorlanır, başkasının okuduklarını daha iyi anlar.
Yazma Becerisi
- Yaşıtlarına oranla el yazısı okunaksız ve çirkindir, sınıf düzeyine göre yazı yazması yavaştır,
- Tahtadaki yazıyı defterine çekerken ya da öğretmenin okuduğunu defterine yazarken zorlanır,
- Yazarken bazı harfleri, heceleri atlar ya da harf/hece ekler, Yazarken bazı harf ve sayıları, kelimeleri ters yazar, karıştırır (b-d, m-n, ı-i, 2-5, d-t, ğ-g, g-y ,ve-ev gibi)
- Yazarken kelimeler arasında hiç boşluk bırakmaz ya da bir kelimeyi iki-üç parçaya bölerek yazar, ka lem, yapa bil mektedir gibi.
Aritmetik Becerileri
- Aritmetikte zorlanır,
- Dört işlemi yaparken yavaştır, parmak sayar, yanlış yapar,
- Problemi çözüme götürecek işleme karar veremez,
- Yaşına uygun seviyedeki matematik problemlerini yaparken otomatik olarak tepki vermekte zorlanır,
- Sayı kavramını anlamakta güçlük çeker (beş mi bir mi büyüktür, düşünmeden karar vermekte zorlanır)
- Bazı aritmetik sembollerini öğrenmekte zorlanır, karıştırır,
- Sınıf düzeyine göre çarpım tablosunu öğrenmekte geridir.
- Çalışma Alışkanlığı Ev ödevlerini almaz, eksik alır,
- Ev ödevlerini yaparken yavaş ve verimsizdir,
- Ders çalışırken sık sık ara verir, çabuk sıkılır, ders çalışmayı sevmez,
- Ödevlerini yaparken birilerinin yardımına gereksinim duyar, kendi başına çalışma alışkanlığı gelişmemiştir,
- Öğrenme stratejileri eksiktir, öğrenmeyi düşündükleri şeyleri nasıl kontrol edeceklerini ve yönlendireceklerini (organize edeceklerini), nasıl daha fazla bilgi elde edeceklerini ve öğrendiklerini nasıl hatırlayacaklarını bilemezler, çalışmak için yardım edecek birini beklerler.
Organize Olma Becerileri
- Odası, çantası, eşyaları ve giysileri dağınıktır
- Defter ve kitaplarını kötü kullanır ve yırtar,
- Yazarken sayfayı düzenli kullanamaz, gereksiz satır atlar, boşluk bırakır, sayfanın belirli bir kısmını kullanmaz,
- Defter, kalem gibi çeşitli araçlarını kaybeder,
- Zamanını ayarlamakta güçlük çeker, bir işi yaparken, ne kadar zamana gereksinimi olduğunu ya da ne kadar zaman harcadığını tahmin edemez,
- Yaptığı işi zamanında bitirmekte güçlük çeker,
- Üzerine aldığı görevleri düzenlemekte zorluk çeker, nereden ve nasıl başlayacağını bilemez, öncelikleri belirleyemez,
Oryantasyon (Yönelim) Becerileri
- Sağ-sol karıştırır,
- Yönünü bulmakta zorlanır, doğu-batı,kuzey-güney kavramlarını karıştırır,
- İşaret sözcüklerini (burada, şurada, orada gibi) karıştırır,
- Alt-üst, ön-arka kavramlarını karıştırır,
- Zamana ilişkin kavramları (dün-bugün, önce-sonra gibi) karıştırır,
- Sınıf düzeyine göre yazılı imla ve noktalama hataları yapar, küçük-büyük harf, noktalama,hece bölme hataları,
- Gün, ay, yıl, mevsim kavramlarını karıştırır (Hangi aydayız denilince salı, hangi mevsimdeyiz denilince şubat diyebilir),
- Saati öğrenmekte zorlanır.
Sıraya Koyma Becerisi
- Dinlediği, okuduğu bir öyküyü anlatması istendiğinde öykünün başını sonunu karıştırır ,
- Haftanın günlerini, ayları, mevsimleri doğru saysa bile aradan sorulduğunda (cumadan önce hangi gün gelir, marttan sonra hangi ay gelir, haftanın dördüncü günü hangisidir gibi) yanıtlamakta zorluk çeker ya da yanlış yanıtlar,
- Sayı ve harfleri dizgilemekte güçlük çeker, (alfabenin harflerinin sırasını karıştırır; kendisinden sıra ile söylenmesi istenen sayıların yerlerini karıştırır-3865 dersiniz o size 8356 diyebilir),
Sözel İfade Becerisi
- Duygu ve düşüncelerini sözel olarak ifade etmekte zorlanır,
- Soyut kavramları anlamakta güçlük çeker (Esprileri anlamakta zorluk çekebilirler).
Motor Beceriler
- İp atlama, top yakalama gibi hareket ve oyunlarda yaşıtlarına oranla başarısızdır (Kaba motor beceriksizlik),
- Sakardır, düşer, yaralanır, istemeden bir şeyler kırar,
- Çatal-kaşık kullanmakta, ayakkabı-kravat bağlamakta zorlanır ya da bu becerileri öğrenmekte zorlanmıştır,
- İnce motor becerilere dayalı işlerde (düğme ilikleme, makas kullanma, boncuk dizme gibi) zorluk çeker,
- Kalemi uygun biçimde kavramakta güçlük çeker,
- Yaşıtlarına oranla çizgileri ve çizimleri kötü ve dalgalıdır ,
- Yazısı genellikle okunaksızdır,
- Harflere şeklini vermekte, harfi kapatmakta güçlük çeker.
KONUŞMA BOZUKLUĞU
Konuşma bozukluğu, konuşmanın akışını bozan ve niteliğini etkileyen her tür olağan dışı aksaklığa verilen addır.
Konuşma özrü birbirinden farklı birkaç problemin bir araya gelmesinden oluşan bir özürler kümesidir.
A KÜMESİ KONUŞMA ÖZÜRLERİ
Gecikmiş Konuşma;
Çocuğun konuşmayı yaşına uygun bir düzeyde kazanamayışı ve kullanmayışıdır.
Ses Bozuklukları;
Bazı çocuklar sesleri konuşurken dikkati çekecek kadar ayrılık gösterir. Bu ayrılıklar bazen duyabilirlik derecesiyle ilgilidir. Duyulamayacak kadar fazla, bağırtılı, zayıf, hafif bir ses gibidir.
Eklemleme Bozukluğu;
Çocuğun ana dilindeki bağımsız ya da bileşik sesleri doğru ve anlaşılır biçimde çıkaramayışı, çıkardığı seslerin yaşından beklenenden çok farklı oluşudur.
Ritm Bozuklukları;
Konuşurken irkilir, duraklar bazı sesleri gereksiz yere yineler, bazı sesleri patlatır. Bu tür bozukluklara örnek; kekemeliktir.
İşitme Özrüne Bağlı Bozukluklar;
Bazı konuşma bozuklukları çocuğun işitmesindeki özre bağlıdır.
Yarık Damak, Dudak ve Beyin Özrüne Bağlı Bozukluklar;
Bazı çocukların damak ve dudakları yarık olur. Konuşmaları ses ve eklemleme bozukluğu şeklinde görülür.
Doğumdan Önce, Doğum anında ya da doğumdan sonra herhangi bir nedenle beyindeki örselenmeye bağlı olarak bazı çocukların konuşmaları bozukluk gösterir. Konuşmalarında; ses ve eklemleme bozukluğu yanında konuşmanın hız ve akıcılığında da farklılıklar görülür.
B KÜMESİ KONUŞMA ÖZÜRLERİ
Duruş Özürleri;
Vücudun, konuşmanın gerektirdiği ya da gerektireceği devinimleri yapabilecek biçimde bulunmayışına ilişkin bozukluklardır.
Jest Özürleri ;
Vücudun el,kol,baş, gövde gibi bazı kısımlarının konuşmanın gereğine göre deyinmeyişi olarak adlandırılır.
Mimik Özürleri;
Konuşma da geçecek duyguları belirtecek yolda yüzde beliren gülümseme, surat asma, kaş kaldırma, kaş çatma, göz döndürme, göz yumma ve ağız hareketleri gibi kımıldanışların konuşmayı desteklemekten uzak oluşu yada konuşmayı olumsuz yönde etkileyen biçimde görüntü vermesi hali mimik özürleri olarak adlandırılır.
Konuşma özürlü çocuklar ve Eğitim
( Prof.Dr.Yahya ÖZSOY ) adlı kitabından alınmıştır.
Kekeleme;
En basit tanımı ile akıcı konuşma güçlüğü ya da konuşmanın hızını ve ritmini ayarlama güçlüğüdür. Yapılan araştırmalara göre erişkinlerin % 1-2’sinde, okul öncesi ve okul çağı çocukların % 4’ünde görülür, daha küçüklerde yapılan bazı araştırmalarda % 15’e kadar oranlar öne sürülmüştür.
En sık 2-5 yaşlar arasında başlar ve buluğ çağına gelmeden önce % 50-80’inin kendiliğinden ya da tedavi ile kaybolduğuna inanılır. Erkek çocuklarda kız çocuklara göre 2-3 kat daha sık görülür ve erişkin yaşlarda bu fark 5-6 kata çıkabilir, çünkü kızlarda kendiliğinden iyileşme daha fazladır.
Klinikte çeşitli görünümlerde karşımıza çıkabilir. En sık; erken çocukluk çağında (2-5 yaşlar) başlar ve bu yıllar hızlı bir gelişim dönemi olduğu için “gelişimsel kekemelik” olarak da tanımlanabilir. Buluğ çağından sonra da devam ederse “kalıcı gelişimsel kekemelik” olarak kabul edilir. Bazen, beyini etkileyen hasarlar sonrasında nörojenik tipte, psikolojik travmalardan sonra ise psikojenik tipte kekemelik görülebilir.
Kekemeliğin nedeni henüz tam olarak ortaya konmamış ancak başlamasında ve şiddetinin artmasında rolü olabilecek birçok etken araştırılmıştır. Bu etkenlerden en önemlisi ve en fazla ilgi göreni; beyinde konuşmanın motor kontrolü ile ilgili bölgelere ilişkindir ve konuşma merkezinin ağırlıklı olarak beynin sol tarafınca yönlendirildiğinin anlaşılmasından beri, neredeyse 100 yıldan fazladır ileri sürülen bir hipotezdir. Buna göre; büyük çoğunluğumuzda ağırlıklı olarak beyin sol yarı ön bölgesinin konuşma kontrolünde daha aktif olduğu, kekeleyenlerde ise sol tarafın bu kadar güçlü olmadığı, sağda aynı bölgeye karşılık gelen tarafın da eşit düzeyde veya daha fazla denetime karıştığı ileri sürülmektedir ve bugüne kadar yapılan pek çok nörofizyolojik araştırma ve görüntüleme çalışması bu bilgiyi doğrulamaktadır. Bunun dışında; konuşmadaki takılmaları pekiştirebilecek başka teoriler öne sürülmüştür. Örn; işitme ve konuşma merkezlerinin işbirliğinde aksama, kaygıyı arttırıcı sosyal ve psikolojik etkenlerin rolü gibi. Bütün bunlardan daha önemlisi ise kişinin kalıtsal yatkınlığıdır. Birinci derece akrabalarında kekemelik görülenler daha fazla risk altındadırlar; üstelik kekemelikte kendiliğinden iyileşme ve kalıcılığa dönüşmenin kalıtsal faktörlerle düzenlendiği bir araştırmada ortaya konmuştur.
Konuşma sırasında görülebilecek ve akıcı konuşmayı önleyen takılmalar çok çeşitlidir. Kelimelerdeki ilk hecelerin veya bütün kelimenin birkaç defa tekrarı, kelimeleri bölme, sesleri ve heceleri uzatarak söyleme, cümle içine “şey, işte” gibi ifadeler yerleştirme, anlamsız seslerle gırtlağı destekleme, kelime yutma, cümle başında ve içinde duraklama ve uzun boşluklar, zorlanılan kelimeleri daha kolay söylenenle değiştirme, düzeltme, kelimelerin aniden kesilmesi (bloklar) gibi çeşitli takılma örnekleri vardır.
Bunların bazıları, çocuğun dil gelişimi sırasında doğal olarak görülebilir ve anne babalar tarafından en fazla 18 ay ve 3.5 yaş arasında farkedilir. Bu yaşlar dil gelişiminin en hızlı olduğu dönemdir; çünkü çocuk ilk kelimesini söylediği andan başlayarak erişkinlerinkine benzer dil becerisine ulaşana dek (yaklaşık sekiz yaş) sürekli olarak öğrenmek ve pratik yapmak durumundadır. Aynı şekilde beden ve beyin kapasitesi de erişkin yaşlara göre daha sınırlıdır ve çocuk; bütün motor ve zihinsel becerileri için bu sınırlı kapasiteyi kullanmak zorundadır. Yani bir alandaki hızlı gelişim diğer alanlarda zorlanma pahasınadır. Aile içi ve dışındaki bazı episodik ve ani stresler de pragmatik uyumu iyice zorlar. Bütün bu durumlar küçük çocuk için, konuşma sırasında takılmaya yatkınlığı arttırabilecek zemin hazırlar ancak bu dönemde görülen takılmaların sayısı sınırlıdır ve ileri yaşlarda şiddetlenmesi beklenmez. Takılma yüzdesi olarak tanımlanabilecek, her yüz kelimedeki takılma sayısı on veya daha azdır, tekrarlamalar tek hece (tek birimin) ötesine geçmez ve genellikle de ilk hecenin bir iki defa tekrarı veya bütün kelimenin tekrarı şeklindedir. Küçük çocuklarda kısa hece tekrarları, büyük çocuklarda düzeltmeler daha tipiktir, bunun yanında duraklama, uzatma, araya kelimeler sokma gibi örnekler de görülebilir. Küçük çocuk takıldığını fark etmez veya aldırmadan geçiştirir, yani bu yüzden bir gerilim yaşamaz.
Gelişimsel Kekemelik görülen çocuklardaki takılmalar bu kadarla sınırlı değildir ve yaş büyüdükçe farklı takılmalar eklenerek akıcılığı daha da bozar. İlk belirti genellikle; tüm kelimeden çok ilk hecelerin defalarca tekrarlanmasıdır. Takılma sıklığının yüksek olması yakından ilgilenmeyi gerektiren önemli bir uyarıcıdır. Bu noktadaki çocuk, konuşmasındaki problemin farkındadır ancak henüz şaşkınlık yaşamaktadır. Çocuk büyüdükçe hece tekrarları, uzatmalar, duraksamalar, boşluklar, düzeltmeler, eksik söylenmiş kelimeler daha sık görülmeye başlar, konuşma anında gerginlik ve acelecilik iyice yerleşir, konuşmanın akıcılığı artık bir hayli bozulmuştur. Takılma korkusunun yarattığı fizyolojik (otonom) uyarılma gırtlak kaslarında gerilmeyi daha da arttırarak hastanın takılmasını bir kısır döngüye sokar, üstelik bu gerilme nedeniyle sesin kalitesinde bozulma ve tizleşme görülebilir. Bütün bunlar kekelemede kalıcılığa işaret eden önemli ipuçlarıdır. İleri evrede konuşma sırasında blokajın ilk işaretleri kendini göstermeye başlar. Blokajın nedeni gırtlaktan hava akımının bozulması ve fonasyonun (ses çıkarmanın) gecikmesidir. Blokaj, kekeleyen hastanın konuşma çabasında gözlenebilir. Çocuk aniden durur ve yeniden başlar; sanki ağzını açmakta zorlanıyormuş gibidir ve bu gerginlik yüzünde fark edilir . Kekeleyen çocuk, bu blokajın önüne geçmek için, takılacağını hissettiği anda, kelime akışına “destek” sesler ekleyerek gırtlaktan hava akışını ve ses çıkışını kolaylaştırmaya çalışabilir. Artık kekelediğinin farkında olmakla kalmayıp, bunun huzursuzluğunu da yaşamaktadır. Hava akışını ayarlama güçlüğü yanında, zorlanmaya bağlı yüz hareketleri, dudakların ani kapanması, dilin dışarı çıkması, çenede titreme, boyun kasma, başını geriye atma, el ve ayaklarda çırpınma davranışları da tabloya eklenebilir. Belirtilerin yoğunlaşması zamanla kendini sosyal etkileşimde de gösterir ve artık çocuğun hayatında “dinleyenin reaksiyonları” da söz konusudur. Dinleyenin rahatsızlığı, müdahaleciliği veya alaycılığı gibi çevresel tepkilerin her biri çocuk için diyaloğa girmekten kaçınma nedenidir. Kekeleme artık sosyal ilişkileri ve yaşam stilini etkilemekte, çocuğun (ergenin) kendilik imajını büyük oranda zedelemektedir. Konuşmaya dayalı aktivitelerden, bedelleri pahasına uzak durulur.
Özetlenen bu klinik tablo her çocukta aynı şiddette gözlenmez, kekelemenin evresine göre belirtiler ve şiddeti değişebilir ancak kekeleyen çocuğa erken yaşlarda yapılacak yardımın daha ağır bir sorunu önleyeceği unutulmamalıdır.
Gelişimsel kekemelik, konuşma akıcılığını etkileyebilecek, hatta doğrudan kekemelik nedeni olabilecek başka durumlardan ayırt edilmelidir. Örneğin; nörojenik kekemelik altta yatan bir beyin hasarı sonucu gelişir, beraberinde başka nörolojik belirtiler de eşlik edebilir, ani başlar, tekrarlar ilk heceden çok tüm kelimenin tekrarı şeklindedir, zorlanma daha azdır, sosyal kaygı ve kaçınma davranışları beklenmez. Psikojenik kekemelik emosyonel travmalar sonrası ani olarak başlar, ilk heceler veya vurgulu heceler tekrarlanır, takılmalara karşı aldırmazlık gözlenir ve takılmalar günden güne değişiklik sergilemez.
Tedavi yaklaşımı çok yönlüdür. Bütün konuşma bozukluklarının tedavisi, hastanın yaşam kalitesi de hesaba katılarak planlanmalıdır. Bu bozukluklarda asıl olan konuşma terapisidir. Hastanın zorluklarını hedef alan bazı konuşma terapisi teknikleri, konuşma ile ilgili merkezlere odaklanan biofeedback (biyolojik geri bildirim) yöntemleri tedavide denenmektedir. Ayrıca dopamin antagonisti olan, serotonin yıkımını önleyen ve başka etki mekanizmaları olan kimi ilaçların hem gelişimsel tip, hem de nörojenik tip kekemelikte bazı hastalarda bir dereceye kadar yarar sağlaması; kekemeliğin organik nedenli olabileceği düşüncesini desteklemiştir. Bu ilaçların sağladığı yararlara ilaveten çeşitli beyin görüntüleme çalışmalarında ulaşılan sonuçlar; beyinde sözel ifade becerisi ile ilgili alanlarda bir “hiperdopaminerji (aşırı dopamin varlığı)” durumunun kekelemede payı olabileceğini düşündürmektedir.
Konuşma becerilerinin desteklenmesi dışında; çocuğun kendi konuşması ile ilgili duygu, düşünce ve tutumları da öğrenilmeli ve bu alanlardaki sorunlara uygun tedavi yöntemleri ile yardımcı olunmalıdır. Bütün konuşma güçlükleri iletişimde bozulmaya yol açarlar. Depresyona yol açacak derecede kendilik imajını (öz güveni) bozabilir, sosyal fobi ile karışacak derecede sosyal kaygı durumu yaratabilirler. Onun için, iyi bir psikiyatrik değerlendirme yapılarak eşlik edebilecek ruhsal bozukluklar da tedavi edilmelidir. Her durumda; çocuğun tedaviden göreceği yarar, kendi kapasitesine ve alacağı yardıma bağlıdır.
Dikkat Eksikliği Sendromu
Çocuğun, yaşamının her anını etkileyen nörobiyolojik bir bozukluktur.
Kimlerde görülür?
Çocukların %5 inde. Erkek çocuklarda kız çocuklara oranla 3 kez daha fazla. Her sınıfta ortalama bir ya da iki öğrencide görülür.
Yeni bir buluş mudur?
Hayır. Değişik isimlerle anılmakla birlikte, 1900 lü yılların başlarından beri tanınan bir sendromdur. Günümüzde yaygın olan adları, Dikkat Eksikliği Sendromu ve Dikkat Eksikliği Sendromu ile Hiperaktivite Sendromudur.
Sorun nedir?
Dikkati, tek bir noktaya odaklayamamak ve organize olamamak. Bu sendromun tıbbi bir açıklaması var mıdır?
Evet. Dikkat Eksikliği Sendromu olan ve olmayan bireylerin beyinlerinin kimyasal metabolizmaları arasında farklılıklar saptanmıştır.
Nedeni nedir?
Tek bir nedeni yoktur. Konsantrasyonu sağlamak için milyonlarca beyin hücresi bir arada çalışırlar.
Neler Neden olmaz?
Dikkat Eksikliği Sendromu, her çocukta kendisini değişik olarak gösterir. Dikkat Eksikliği Sendromu olan bütün çocuklar, dikkatlerini yoğunlaştırmakta ve başladıkları işleri bitirmekte zorlanırlar. Bu zorluğun yoğunluğu çocuklar arası değişiklik gösterir. Ders dinlemenin ve yazıları tamamlamanın gerekli olduğu okul hayatında sorunlar baş gösterir. Okul ödevleri yapılmaz ya da tamamlanmaz. Dinlemekte ya da direktiflere uymakta zorluk yaşanır. Çevredeki en ufak olaylarla ya da kendi düşünceleri ile kolayca dikkati dağılır.
Nasıl emin olabilirim?
Bu sendrom için ne tıbbi, ne nörolojik, ne de psikolojik tek bir test vardır. Dikkat Eksikliği Senromu olan çocukların %30 unda hiperaktivite yoktur. Onların ana sorunu dikkatlerini toplayamamak ve konsantre olamamaktır. Genellikle "uyurgezer" görünümünde, sessiz, uyuşuk ve aşırı duygusaldırlar. Dikkat Eksikliği Sendromu olan çocukların çoğu ise hiperaktif, düşüncesizce davranan ve organize olamayan bireylerdir. Genellikle, sürekli kıpırdanırlar ve vücutlarının bir parçası sürekli hareket halindedir. Bir yerde oturamazlar. Eşyalarını unuturlar ve kaybederler. Başladıkları işi bitirmeden bir diğerine başlarlar. Müdahaleci ve rahatsız edicidirler. Sıra bekleyemezler. Cevapları soruları beklemeden ağızlarından kaçırırlar. Düşünmeden tehlikeye atılırlar. Normal faaliyetleri "sıkıcı" bulurlar.
Çocuğunuzda Dikkat Eksikliği ve/veya Hiperaktivite Sendromu Varsa
Olumlu davranışları pekiştirmek için olumlu onaylamalar kullanın.
Olumsuz davranışların sonuçlarını, caydırıcı olabilmek için hemen uygulayın.
Olumlu davranışları anında ödüllendirmek için sonradan bir armağana çevrilmek üzere biriktirilebilecek fiş, çıkartma ya da tablo sistemini kullanınız.
Her zaman bir adım önde olun; olayları önceden tartarak, doğru davranışı önceden saptayın. Çocuğunuza ondan beklediklerinizi, olumlu ve olumsuz sonuçlarını açıkca anlatın.
Direktiflerinizi basit tutun. Daima kısa cümleler kullanın ve bir kerede bir ya da ikiden fazla direktif vermeyin.
Sık sık göz göze gelmeye çalışın. Direktif verirken ya da açıklama yaparken çocuğun yüzünüze baktığından emin olun.
Beklentilerinizi yeniden değerlendirin ve onların çocuğun duygusal seviyesine uygun olduğundan emin olun.
Çocuğunuzun hayatını kolaylaştırmak için görsel ipuçları hazırlayın; çekmecelere içeriklerine göre etiket koyun, günlük programı için bir saat çizelgesi hazırlayın vbg.
Neye yetenekli olduğunu gözlemleyin. DEHS görülen çocuklar sanata ve yaratıcılığa yatkındır. Neyi yapamadığına odaklanmak yerine yeteneği olduğu konularda başarı kazanabilmesi için fırsat yaratın.
Evinizde aynı düzeni uygulamakta titizlenin ki böylece çocuk ne zaman kendisinden ne beklendiğinden emin olabilsin. Akşamları hep aynı saatte yatmasını, sabahları aynı saatte kalkmasını sağlamaya çalışın.
- Belirli bir sıra içinde yapılması gereken işlerin sırasını karıştırabilir.
- Serbest konuşurken düzgün cümleler kuramaz, heyecanlanır, takılır, şaşırır,
- Sınıfta sözel katılımı azdır,
- Bazı harflerin seslerini doğru olarak telaffuz edemez (r, ş, j gibi harfleri söyleyemez ya da yanlış söyler),
Şeker ve diğer gıdalar, Alerjiler ,Anne babaların yetiştirme tarzları. Çocuğumda Dikkat Eksikliği Sendromu varsa bunu nasıl anlarım?
İlk Yorumu Siz Gönderin!